Bu aralar görevli olduğum kurumun kapısından çıktım az önce.
Penceresiz odamdan kalktim, turnikenin durduğu kapıya yöneldim, kapıya giden koridorda yürürken havanın karardığını fark ettim, şaşırdım. Turnikeye kartımı bastım. İyi akşamlar dedim güvenliğe. Kurumdan son çıkan benim herhalde. Sordum "var mı başka biri", "yok" dedi "kapattık dükkanı". Boş otoparka çıktım. Burnumda bir sızlama hissettim önce, sonra gözümde iki damla yaş.
Geçen sene... Aynı sahneyi yaşadım ben. Dejavu falan diye bikbik etmeyin, biliyorum neden bahsettiğimi. Benim blogu okuyanların yarısı Mobilsoft'lu, onlar da biliyor neden bahsettiğimi, yazının geri kalanı onlar için. ( "Mobilsoft ne yahu düşüncesi" ile aynı anda "yok ben illa okuyacam" düşüncesi aklından geçtiyse sen bilirsin, oku ama bil ki yazının geri kalanında "ne diyo lan bu kız" düşüncesi muhtemelen hasıl olacaktır sana. )
Geçen sene bilişim zirvesinden hemen önce, yani geçen sene tam bu zamanlar... Bizim meşhur BB projesinin lansmanı var, deli gibi çalışıyoruz. Sürekli mesai...Ve çoğu zaman, eğer şirketten beraber çıkmıyorsak, şirketten çıkarken yaşadığım duygu bugünkü.
Mobilsoftta, Sinanın falan odasının önünden geçerken sekreterin arkasındaki küçük pencereden görürsün ya havanın karardığını. İşin durumuna göre, ya "yedik ulan günü" diye geçer aklından, ya da huzur dolusundur. Bir yandan aferin bana diyorsundur, bir yandan bir sonraki günü planlıyorsundur. Çalışırken gözün saatte değildir, mesaiden çıkarken "oooo saati de bu saat etmişiz, hava da kararmış" ya da duruma göre "hava da aydınlanmış" diyorsundur.
Huzurun katlanır yaptığın iş o sırada keyif veriyorsa sana, mecburiyettin dışında birazda kendi isteğin ile kaldıysan şirkette (Artık yazıyı Mobilsoftlular bile anlamıyor! Olur ya öyle arkadaşlar arada, hani işin tatlı bir yeri vardır. İnce ince uğraşmışsındır da tam uygulama ve sonucunu alma aşamasına gelmişsindir, ya da yazdığın 32 sayfa raporu yazıcıdan almak ve ciltlemek kalmıştır geriye. )
Neyse sonuçta bitmiştir işin, yorgunsundur, hava kararmıştır, muhtemelen eve gidip yatacak, sabah da kafesten pogaça alıp işe geleceksindir, ama düşmemiştir omuzların. İşini sevmek önemli dersin içinden. "Yine de yarın bu saatte çıktığımı patrona laf arasında söylemeyi ihmal etmeyeyim. Yatırım olsun. "
O söylendiğimiz penceresiz çalışma ortamı var ya ben bugün orayı özledim.
Yemeeeek geldiiii diye bağırmayı,
Turnikeden çıkarken güvenlikle iki satır konuşmayı,
Havanın karardığını bile anlamadan işe kendimi kaptırmayı,
Dışarıya çıktığımda havayı koklamayı,
Serdarı servise yetiştirmek için kasmayı,
Tanerin yanındaki etejerin üstüne oturup şunu da yapsak bunu da yapsak diye konuşmayı,
"Hadi kızlar paylaşıyoruz, ben süreç yönetimine bakıyorum siz içeriğe bakın" demeyi,
İş bitmediği zaman umursamamak yerine içimin sıkılmasını özledim...
Ben 1 sene öncesini özledim. Ben özledim...