<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Pazartesi, Ocak 30, 2012

gel tatil geeeel geeel geeeel

Bangkok Yüzen Çarşı (Cem Sofuoğlu)
Tatile gideceğiz. Hem de bu mevsimde! Tek motivasyonum bu aralar. Tatile gün sayıyorum. Dönüşte nasıl bir çöküş yaşayacağım belli değil.
İstikamet Bangkok, Pattaya ve Singapur. İş için gittiğim Amerika'yı bir kenara bırakırsak ilk defa Avrupa dışında bir yer görmüş olacağım. Tam 25 gün kaldı...

Cuma, Ocak 27, 2012

Kar

Sabah televizyonlarda İstanbul'da nasıl kar olduğu, hayatı nasıl kötü etkilediği canlı yayınlarla anlatılıyordu. Oysa tam da o saatlerde Ankara aynen böyleydi...



Perşembe, Ocak 26, 2012

Her perşembe...

Her Perşembe olmasa da her 4 Perşembenin 3'ünde sabah 5.20'de kalkıyorum. Sabah 6'da bir araba beni alıyor. Havaalanına gidiyorum. Tadında Anadolu'dan bazlama ekmeğine beyaz peynirli tost yiyip yanında büyük çay içiyorum. 7.30 uçağına binip İstanbul'a gidiyorum. İnince taksiye biniyor 36.50 tl verip sahilyolundan Çemberlitaş'a gidiyorum. 9.30'da müşterimin yanında oluyorum. Toplantıyı yapıyoruz. Çıkınca Çemberlitaş Aslan Restaurant'ına gidiyoruz. Bulduğum bir sebze yemeğini yiyorum. Oradan çıkınca yeniden taksiye biniyorum. 38 tl vererek havaalanında iniyorum. Yolda taksici ile trafikten ve havaalanı yolundaki radardan konuşuyorum. 16.40 olan uçak biletimi 16.00 ile değiştiriyorum. Starbucks'ta kahve içiyorum. Uçağa biniyorum. Kalkış sırası bekliyorum. Beni sabah havaalanına bırakan adam alıyor. Yolda annemle konuşuyorum. Mutlaka İstanbul'daki havayı soruyor. 6'da işte oluyorum. Patron oralardaysa gün sonu konuşmaları yapıyorum. Evime dönüyorum.

Biraz sıkılmış olabilirim.

Pazartesi, Ocak 16, 2012

Özgüven eksikliği

Haftasonu kuaföre gittim. 10 senedir aynı yere gidiyorum zaten. Birinin sacını boyamışlar, pek hoşuma gitti. "Hüseyin abi bana da bu renk yapsana" dedim şen şakrak... "Ohooo senin sacın o renk olana kadaaar" dedi büyük bir küçümseme ile!
Sonra vay efendim senin neden özgüvenin yok!

Cumartesi, Ocak 14, 2012

Giriş-Gelişme-Sonuç

Handan'ın yeni yıl kutlama mesajı teee Mayıs tarihli bir postta olunca üzüldüm aslında. Eskiden ne çok yazardım. Şimdilerde yazmaktan çok okuyorum, ki okuduğum şeyler de Güzin Abla'dan hallice bile değil.

En son postta şişkoluğumdan dem vurmuş ve "şimdi 13 kilo fazlayım" demiştim ya, hah şimdi de 20 kilo fazlayım :) Hayatımı şişko olarak devam ettirme kararı ile "ölüme recim" kararı arasında bi yerlerdeyim. 32 yaşımda olmamdan mütevellit ölümüne recim noktasına daha yakınım. Ama şu anda tokum, akşam yemeği saati gelince fikrim değişebilir.

Görüldüğü üzere "şişko ama kilosu ile barışık", "neşeli şişko" söylemlerinin hepsinin canlı örneği gibiyim. Ama bu neşemi mutluluğumu da fazladan olan 20 kiloma bağlamak biraz da kilolarımın kaldıramayacağı bir yük olmuyor mu?

Yazının bir sonraki paragrafı gelişme kısmı olacak ve ben aslında size neden mutlu/neşeli olduğumu anlatacaktım. Amma ve lakin sabah dişçiye gitmiş ağrı çeken ve cumartesi akşamı 18.30 itibari ile hala ofiste olan biri olarak çok fazla mutluluk şeysi yazamayacağımı fark ettim.

Ama valla bugün hayat bana bi pembe, bi pembe....

Hayat pembe de hava gri. İnanılmaz soğuk. Kar ve soğuk sevmeyen, sıcaktan da pek hazetmeyen bir insanım ben. Yine de bu karın kışın içinde 9 günlük bir sıcak iklim tatili beni heyecanlandırıyor. Bir aksilik ya da bir başka güzellik çıkmazsa, yani kısmetse Şubat sonu Tayland ve Singapura gideceğiz. Ki ben daha bloga İngiltere ve Macaristan seyahatlerini yazmamışım :) Aslına bakarsanız sadece seyahatler için bir blog açmaya niyet ettim ama fazla detaylı yazacağım diye azmedince o proje de rafa kalktı (http://gezenti-gece.blogspot.com/) oysa ki nasıl da vatana millete faydali bir proje idi. Dur la, ben bunu bırakıp oraya devam edeyim.

Gelişmeyi de yazdığımıza göre sonuç bölümüne geçebiliriz: Şişkoyum :)

Hadi kalalım sağlıcakla...

Not; Handan seni sürekli okuyorum, kimi zaman yorum bırakma çabalarım da oluyor, ama nedense asla başarılı olamıyorum :(


eXTReMe Tracker