<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Pazartesi, Nisan 28, 2008

araba

her sene bu zamanlar araba ile ilgili bir yazı yazıyorum. İki senedir camı kırılıyordu, (28 Nisan 2006 ve 30 Nisan 2007) ama bu sefer epey bir yeri kırıldı, döküldü... Dün kaza yaptım.

Cuma günü kaskomu yeniletmiştim. "7-8 senedir kaza yapmiyorum, ama kasko mecbur yaptırıyoruz, o risk alınmaz" dedim. "Neyse ki hasarsizlik indirimim %50 artık, çok ödemiyorum kaskoya" dedim. Bunları kendi kendime de değil, 3-5 kişiye söyledim.

Sonra eski şirketimin bahçesinde muhabbet ediyoruz 2 arkadaş ile. Bir tanesi konuyu araba kullanırken telefonla konuşmaya getirdi. Arkadaşların ikisi de pek konuşmayı tercih etmiyorlarmış, ben de bütün konuşmaları o sırada yapıyorum. Hazır boşum ya araba kullanırken! "Ben hep arabada konuşuyorum, neyse ki bisey olmuyor ama kulaklık falan kullanmak lazım en kötü aslında" dedim...

Sonra pazar günü, gayet normal giderken şeridim de, sevgilimi arayayım dedim. Ulaşamadım. Telefonu kapattım, kahve bardağı koyma yerine uzanıp telefonumu koyayım dedim. Hafif gözümü kaydırdım oraya. Yeniden yola bakmaya başladığımda bir arabaya gittikçe yaklaşmaktaydım. Frene asıldım ama hala öndeki arabanın durduğunu idrak edebilmiş değilim. Çarpmayı beklemiyorum. Zira öndeki arabanın önü bomboş.

Sonra bir baktım araba yaklaştıkça yaklaşıyor. Bir darbe... Hava yastıkları patladı. Ama ben onları da araba sanıyorum. İnanılmaz korktum. Direkt o metal yığını göğsüme giriyormuş gibi geldi. Kitlendim kaldım... Sonra yanımdan geçen bir araba ile yüzyüze geldim. Zınk diye durdular. Beni dışarı çıkardılar. Dışarı çıkmayı bile akıl edememişim.

Bir taksici onu sıkıştırmış, o da durmak zorunda kalmış. Ben gözümü telefona indirip geri kaldırana kadar da taksici ucmus gitmis, bi bizim çarptığımız araba kalmış yolun ortasında. Ondan idrak edememem...

Arabam serviste şimdi. 8000 lira civarında hasar var diyorlar. Ekspertiz daha görmedi ama. Ben de çok hasar yok. Kemer yüzünden inanılmaz ağrım var. Kolumda hafif bir uyuşukluk, göğsümde kemerin ince kesiği. Doktora bugün gideceğim. Ona da gitmeyecektim ya internet korkuttu beni. "Bak git şimdi yoksa ilerde boyun fıtığına döner bu darbe" dedi google bana.

27 Nisan - 28 Nisan - 30 Nisan 'da arabamın başına bi haller gelmiş. 29 nisanı pas geçmişiz. Korkarım seneye de 29 Nisan da biseyler olacak. Doz da gittikçe büyüyor. ilkinde 2 karton sigara çalınmıştı, ikincisinde 1 laptop. Dün iki airbag, bir radyatör, bi tampon, bi kaput, bi klima... Bundan sonra 26 nisan - 30 Nisan tarihleri arasını "şebnem toplu taşıma haftası" ilan ediyorum.

Cuma, Nisan 25, 2008

pardon siz kaçıncı dönem?

Efenim asker yolu beklemekten bıkıp usanmayan bi yapımız var malumunuz. Bu blogun ömrü boyunca bile iki askerlik bekledim. Jargona ortalama bir bayanın olduğundan çok daha hakimim yani.

Geçen gün şirketcek karaokeye gittik yine. İstanbul ofisten bir arkadaş geçen yaz askerden döndüğünü söyledi. "315 KD misin sen?" dedim.

Dün akşamda yeni biri ile tanıştım bir grupta. "Askerim ben aslında" dedi. "319 mu, 317 mi" dedim? Belli asteğmen zira arkadaş. 317 çıktı. (Gerçi ben inat ettim, sen doktorsun, çift olması gerekmez mi diye, karma sınıfta da alıyorlarmış doktorları.)

Bütün bu arkadaşlarla bu sorunun üzerine "aaa sen nerden biliyorsun bunları" diye bir sohbet başlıyor.

- Sevgilim askerde.
- O kaçıncı dönem?
- 319
- Şafak?
- Yirmi...
- Ooo bitirmiş, gerçi geçmez şimdi ona askerlik, şafak sıkıştırır. Hele son 1 hafta... Ben askerdeyken de öyleydi. Son bir hafta artık, teskereciyiz... Bi ahmet başçavuş vardı bizim, kafa adam... O rahat ettirdi. Ama bi dallama yüzbaşı vardı.... O dönem nöbetten falan da düşmüşüm.... ... .... ... ...

Cuma, Nisan 18, 2008

copy paste

Bir metni kestim, diğer ekran bir yere yapıştıracağım, ama o henüz yapıştırma vakti gelmemiş, hala sayfa güncellenmeye çalışıyor. O ara bi mutfağa gidiyorum, elma almaya. Elmayı yıkarken "eyvah"diyorum, "suyla birlikte aktı kestiklerim, ben şimdi aynı metni nerden bulurum"

Perşembe, Nisan 17, 2008

bi ordan bi burdan

Düğünümü gördüm rüyamda. Feciydi. Saçlarım berbattı. Gelinliğime bisey dökülmüş, ben üzerime gömlek giymişim, altında da beyaz bir etek. Gömlek nedense lacivert. Etek tarlatanlı ama :) Köy düğünü gibi, bahçedeyiz, plastik sandalyeler falan. Düğün başlamış ben de ortalarda dolaşıyorum. Sonra Serkanin hala gelmemesi aklıma takılıyor. Arıyorum. "Ben antalyadayım güzelim" "E ama düğün?" "Ben vazgeçtim güzelim, kusura bakma olur mu?"

Çok kötüydü. Sadece son aşaması değil, hepsi... huzursuz uyandım sabah. Elinin altında telefon da yok ki arayayım, "yok aşkım rüyaydı o" desin...

İstanbuldaydım haftasonu. Süper geçti... Onunla 48 saat... Yanniz biraz fazla yiyip içmişim sanırım, çok kilo alarak döndüm ordan. 28 gün sonra tatile gidiyorum, mümkünse bi 3-5 kilo az gitmek istiyorum.

Bir de bu akşam yosun terapisine başlıyorum. Nedir ne değildir bilmiyorum. Görcez bakalım. En iyi ihtimalle selülitleri, en kötü ihtimalle toksinleri atarız.

Şafak 28.

Cuma, Nisan 04, 2008

Günlük

Öyle boş laf bu post. anlamsız. Uzun bi de, bak uyarmadı deme, sıkılırsın okursan.
[gunluk]

yazıp yazıp siliyorum iki gündür. Yazamıyorum...
hala sezen dinliyorum... dilimin ucunda kelimeler...
sorgu, sorun, soruşturma...

Yaramadı bahar da sezen de yalnızlık da bana.

Sevgilimi göreceğim haftaya, iyi gelir bana. Özledim çok. Başımı göğsüne yaslamak istiyorum, kokusunu içime çekmek. Unuttum kokusunu. Unuttum onunla olan hayatımı. O gelince bir posta daha değişecek hayat... Yaklaştıkça gelmesi (şafak 41) neşem de artıyor, endişem de... Bir garip haller içindeyim.

Cuma akşamı. Eve gitmek istiyorum bugün. Aslında evde keyif mi yapsam bugün. Daha hiç açılmamış bir şişe bacardim var evde. Giderken unutmayayım da alayım diet cola. (calorie/ serving size: 59)

Madidanın kaçıncı dakikada oyundan çıktığını yazdığım günlüklerin üzerinden çok geçti. 1 Nisan'da Şifonun doğum günü diye, kendi kendime pasta kestiğim günler geçmemiş ama daha. 1 Nisan da Mehmetin doğum günü bugüüün diye uyandım. Delilik alameti...

Özledim futbolu. Evlenince her akşam maç izleyeceğiz muhtemelen. Biraz daha özlesem iyi olur. Kaş'ta tatil yaparken ilk 5 gün bana basket ve futbol maçları izletmiş bir adam kendisi. 6 gün izletemedi, zira her akşam maç izliyoruz diye kavga ediyorduk. Kaş demişken, o gelince ayağının tozu ile hemen tatile gideceğiz. 5 gün mola... Bi doyalım di mi sevgilimize.

Arda bey de büyüdü, öper ellerinizden. Geçen gün annesi babası spora gitti, biz de dolaştık onunla bilkentte. Pek keyifliydi. Bacardi mi alıp onlara mı gitsem, bacardiyi yudumlasam, ardaya yumulsam?

Kilo takıntım devam ediyor, ama kilolarim da benle takılmaya devam ediyor. Bozup durunca rejimi, koruma programına geçtim. Artık hedef vermek değil, sadece korumak. Onda bile çok zorlanıyorum.

İş iç güveysinden hallice. Şükürle maşallah arasında.

başladım yine yazıp yazıp silmelere... en azından bu kadarını da silmeden post etmek lazım.

[/gunluk]

Çarşamba, Nisan 02, 2008

Bahar

Gelemeyen bahar bi hoş etti beni...

En son postta öylesine Sezen Aksu açtığımı yazmıştım. Ordan düştü aklıma şarkılar, dur şunu da dinleyeyim, dur bunu da derken bi bakmışım benim depresyon playlistine dönüş yapmışım.

Durum tehlikeli... Yok depresyona girmem de, anılar üşüşüyor beynime... Yağmur yağıyor, ofisin manzarası bir vadi... Dalıp gidiyorum... Rapor falan hikaye oluyor... Pencere güzeli oldum iyice... Elimde kahvem, fonda sezen...

siz de buyrun, beraber dalıp gidelim?


Ek linkler vereyim dedim

Mart 2006
Nisan 2006
Nisan 2005


eXTReMe Tracker