10 küçük mutluluk oyunu oynanıyormuş, Wanna Run da beni sobelemiş, oyuna katmış. Buyrun benim, sansürden kurtulduğu kadarı ile 10 küçük mutluluğum
- Uzun süre başım ağrıdıktan sonra biri “nasıl oldu başının ağrısı” dediğinde artık ağrımadığını fark etmek
Ağrı geçmiyor yine günlerdir, ilk aklıma gelen hep o oluyor dolayısı ile… Hani ağrı yer etmiştir de artık başının normal ağırlığının o olduğunu sanırsın. Sonra bir yoklarsın kendini. "Aaaa, ağrımıyor", aslında başının normal hali o değilmiş, meğer senin başının da normal bir ağırlığı varmış, mutlu olursun. - Tartının inadının kırılması ve birkaç yüz gram vermek
Bu sabah evde annemle babamı öpüp şarkılar söyledim mesela, 400 gr. vermişim diye. Tartının inadının kırılıp hizaya gelmesi ona yaradı, kendisi bu sabah ki uysallığından dolayı benimle tatile gitmeye hak kazandı. Valla delirmedim, sadece 9 gün tartısız kalıp bu mutluluktan olmak istemedim. - Sabah huzurla uyandığımı ve onu düşünmediğimi ilk kez fark etmek
Aslında ilk maddede yazdığım gibi bir açıklaması var bunun. “O”na başağrısı demiyorum tabii de… Anlamışsınızdır siz işte, yazdırmayın beni. - Arabanın radyosunda tesadüfen Türk popunun eskilerinin çaldığı bir programa denk gelmek
Bitmez o zaman yollar, dönüp dururum Ankara’yı. Arşivde en az 150 tane 70ler şarkısı var ama aynı keyfi vermiyor işte. Bir anda karşına çıkması güzel. Aaa, ben çok severim bu şarkıyı diyerek yüzünde gülümseme ile radyonun sesini açmak güzel. Şarkıların bile sürpriz olanları güzel. - Didimde akşamüzeri güneş batarken ayaklarımı kenardaki demirlere, sırtımı banka dayayıp denizi ve batan güneşi izlemek
Nedense hep bu sırada sivrisinekler için ilaçlama yaparlar aslında. Bi tane tor tor tor giden kamyonet, üzerinde beyaz duman sıkan motorlu başka bir alet, peşinde koşan bir dolu çocuk, onlara “aman oğlum zehirleneceksin” diye bağıran anneler ile bölünür o huzur dolu an, ama olsun, şöyle bir başını arkaya çevirir seslerin geldiği yöne bakarsın, sonra yine yüzünü denize, batan güneşe çevirirsin omuz silkerek. O kadar keyiflisindir ki, bozamazlar keyfini. - Esmer, ne çok zayıf, ne çok şişman pırıl pırıl gözlü bir oğlan çocuğu görmek
“Benim de olacak bunun gibi bir oğlum” düşüncesi anında aklımdan geçtiği için galiba, kimi zaman olmayan – ama olacak olan- oğlum için yaşadığımı düşünmek ne garip. - Çok kirli bir yeri temizlemek
Ama öyle böyle değil, bir asırdır temizlenmeyen bir yer olacak. Böyle bezi sürüp aradaki temizlik farkını görebileceğin bir yer. Ya da ince ince temizleyeceğin bir yer olacak, klavye gibi. Aradan uğraşa uğraşa, ova ova çıkardığın her toz, kir parçasını büyük bir gururla izleyip, bezi yıkarken çok büyük iş yapmış edası ile akan kiri izleyeceksin. Ay ben bir tuhafım galiba. - Kayan yıldızları görmek
Çocukça birşey aslında kayan yıldızla birlikte tutulan dileğin olacağına dair olan güçlü inanç. Ama özellikle şehirden uzakta, hatta mümkünse deniz kenarında, bol yıldızlı gökyüzüne bakıp kayan bir yıldız fark edip tam da eksiliğini duyduğun şeyi dileyince, o hemen oluverecekmiş gibi gelir ya insana. Sanki olmuş gibi mutlu olursun. Ya da sadece o doğa olayının güzelliği karşısında büyülenirsin bir dilek gelmese de aklına... - Hız yapmak
Hız yaparken sadece araba kullanmaya konsantre olmak zorundasın, başka bir şey düşündüğün an ölme/kaza yapma ihtimalin artıyor. O yüzden düşünemiyorsun o sırada başka bir şey. Eskişehir yolunda, makas ata ata cesaret edebildiğin son hızla ilerleyip de sonra yavaşladığın an bir an tüm sorunların bitmiş gibi geliyor. O düşünmediğin anlarda sanki onlar yok oldular. Yanılsama ama yine de mutlu ediyor beni. - Büyük mutluluklarımın olduğunu fark ettiğim küçük anlar
Bir dolu büyük mutluluklarım da var benim. Onlar hayatımda anlarla değil aylarla ifade ediliyorlar. O yüzden mümkün olduğunca anlık mutluluklarımı yazmaya çalıştım, ama çok zorlandım. Neye tamam budur desem, fark ettim ki o küçük mutluluk değil, kocaman mutluluk. Sonuçta belki oyunun kuralını bozdum ama gevezeliğim tuttu, hepsinin üzerinde uzun uzun geyik yaptım.