Tam 3 sene önce bugün... Ben şimdikinden 20 kilo zayıfım. O zaman sağlam bir rejim yapmış, 4 ayda 15 kilo vermişim. Saçlarımı ateş kızılına boyatmışım. Günlerden cumartesi diyetisyenle randevum var. "Evet hedeflediğimiz kiloya ulaştınız, bundan sonra sadece korusak yeter, rejimi bırakıyoruz"
Mutluyum. Saçlarımı zıplata zıplata yürüyorum yollarda. Adımlarım öyle neşeli... Güzelim artık!
Akşam çok hoşlandığım bir çocuğun doğumgünü var. Meyhane tarzı bir yere gideceğiz. Giyinip süsleniyorum, doyamıyorum aynaya bakmaya. Güzelim be cidden. "Katlarım değil hatlarım var" bugünkünün aksine.
Akşam gidiyoruz doğumgününe. Güzelim ama yalnızım... İçtikçe içiyorum. Hala aklımın yerinde olduğu bir ara diyorum ki, ben sarhoş olacam bari onu arayayım da gelsin bana mukayet olsun, evime götürsün. Bin yıllık arkadaşım değil mi? Hep koruyup gözetmedi mi beni?
Arıyorum da, ve beklediğim gibi geliyor da... Boranın ölüm yıldönümüne 1 hafta var. Sarhoşum. Ona sarılıp ağlıyorum. Onun da mı gözü yaşlı ne? Sanmam...
Gerisi net değil. Kendi evime götürülmediğimi, o gece çatlayan bileğimin acısını biliyorum, hoşlandığım çocuğun beni arayıp küfrettiğini biliyorum. Dur demenin güzel ya da zayıf olunca yetmediğini biliyorum...
Ama o gece ne oldu bilmiyorum. Tek bir sahne var gözümün önünde, terapiste anlatmakta bile çok zorlandığım, gözümün önünden gitmeyen, o geceden kalan...
3 senedir bir kendimi bir onu suçlamışlığım var, bir daha öyle bir gece yaşamamak için aldığım 20 kilo var, yalnız kalmakla ilgili korkularım var, her sızladığında bir küfür etmemi sağlayan sakat bir bileğim var, onunla görüşmemek için kaçtığım bir arkadaş grubum var, içtiğim milyonlarca antidepresan var, söyleyemediğim için, bunları anlatamadığım için eksik paylaşılmış dostluklar var.
3 senedir kendimle mücadelem var.
Bu sabah uyandığımda o kadar yalnız hissettim ki kendimi, bunca sene sonra bu kadar ulu ortada olsa yazmak / paylaşmak istedim.