Biliyor musunuz benim mutsuzluğumla mutlu olan insanlar var. Ve ben de sanırım onların mutluluklarını ben de pek istemiyorum ki mutsuzluklarımı buraya yazamıyorum artık. Zaten hayatımdaki bir milyon şeyi de yazamıyorum. Kimi zaman buraya sadece benim anlayacağım notlar düşüyorum, geri dönüp okurken o gün ne olmuştu da ben bunu yazmıştım hatırlıyorum. Şu ana kadar yazıklarım da yazdıklarım da o not minvalinde. Karmançorman aklım... İş konusunda, sevgilim konusunda, evlenmek konusunda, hayatım konusunda, arkadaşlarım konusunda. herşey karışık. Sorarsanız, "iyi işte, işe gidip geliyoruz...". Fazlası zaten kimsenin umrunda değil.
Az önce eski odam, yeni toplantı odasında telefonla konuşuyordum. Zaten bizim şirkette pek toplantı da olmadığından orası bir nevi telefon kabini. Büyükçe bir kabin yalnız, konuşurken yankı yapıyor. Karşıdaki hep soruyor "Tuvalette falan mısın?" Özel konuşması olan kapıyor telefonunu giriyor salona. Bu konuda en şanslı karşımda oturan arkadaş. O konuşmalarını Rusça yaptığından biz zaten olaya fransız kalıyoruz... Geçen gün iş yerinden duyulmaması gereken bir iş konuşması yaptım biri ile. o odadan. Kadın bir daha aradığında "müsaitseniz konuşalım, geçen sefer pek uygun zamanda aramamıştım galiba" dedi, artık ne düşündüyse... (bu satırları yazarken yine aradı, yine aynı yere konuştum, hasta olduğumu da biliyor, sanırım artık hastalığımı ishal sanıyor)
Cuma akşamı kendi evime gidip (ki benim bir evim yok), üzerime bol gelen diz yapmış uyduruk bi esorfman giyip (ki benim bol gelen hiç bir şeyim yok), anlamsız programlar arasında zap yaparak maksimum kalorili şeyler yemek istiyorum. Bunu yaparken de zayıf olmak istiyorum. Kalorilerini düşünmeden, suçluluk duymadan yemek istiyorum. Ayrıca depresyon modunda değil de hayatımda normal birşeymiş gibi yapmak istiyorum bunu. Ama ne zaman buna benzer bir sahnede kendimi bulsam, "cok yalnızım, cuma akşamı ne işim var evde" şekilde mızırdanmalarıma biraz içki, sonra da sümüklü mendiller eşlik ediyor. Hatta doğrudan isim vereyim burda, nerden aklıma geldi bilmiyorum, algida kurabiye parçacıklı dondurma.
Geçen gün Arda ile mısır patlattık. Ben koltukta bağdaş kurdum, o bacaklarımın arasında kalan boş alana oturdu, bacaklarını benim bacaklarımın üzerine attı. Mısır kasesini de kendi kucağına aldı. TVnin karşısına geçtik, mısırlar bitene kadar oturduk seyrettik. Bi kendi ağzına attı, bi bana verdi. Mısırlar sıcak olduğundan küçük elleri ile mısırı aldı, üfledi öyle verdi teyzesine... Sonra mısır bitti... Arda huysuzlandı, ben gittim Ardayı dedesine verdim geldim. Teyzelik çok güzel bir müessese... Haftaya doğumgünü... Teyzeliğin hakkını veren bi hediye almam lazım, stresteyim...
Cuma günü İstanbula gideceğim (gelecek cuma) Gittiğim gibi de döneceğim hiç gezmeden. Gönül isterdi ki haftasonu orda olayım. Gezeyim tozayım. Ama Arda'cım teyzem neden doğumgünüm de yok der sonra...
Bu yukarda yazdığım cümleyi söylemesi mümkün değil. Konuşması papağan düzeyinde. Teyze bile demiyor, bazen Te, bazen teziii... O kadar.
Bugünün notları da bu kadar olsun.