bugün bir toplantı için iki defa taksi kullandım. Taksiciler mi konuşmayı seviyorlar, yoksa beni mi buluyor konuşmayi sevenler bilemedim.
Bir tanesi Sedat Simavi Sokağı bilmemesinin açıklaması olarak iki aydır taksici olduğunu ondan önce tır şoförlüğü yaptığını anlattı. Ne taşıdığını sordum, kaba inşaat malzemesi taşıyormuş. Ama TOKİ bitirmiş inşaat sektörünü. Bu da taksiciliğe başlamak zorunda kalmış. Hangisi daha iyi dedim, tır dedi. Kaç ton taşıdığını sordum, eskiden iyiymiş 50 tona kadar taşınırmış ama denetimler artınca 28 tona kadar düşmeleri gerekmiş. Kaç tonaj araba kaç ton taşır uzun uzun anlattı. Denetim çok oluyor mu diye sordum. Tonajı fazlaysa kaçarlarmış denetimden, polis bağırır çağırırmış ama bunlar durmazmış. "3- 5 milyar yazar durursak garanti, durmazsak plakaya o kadar çok yazmıyorlar genelde" dedi. Ceza olunca işveren ödüyormuş, e sanki kendi keyfine mi yüklüyormuş o kadar tonu? Kaza yapıpı yapmadığını sordum, tırla yapmamış. Ama taksiyi çarpıp duruyormuş. "14 metrelik arabayı park ederdim, bunu edemiyorum" dedi.
Diğerine ben hiç birşey sormadım. Hatta suratımı astım oturdum. Ama o durmadan anlattı. Şu anda taksici hakkında bildiğim şeyler şunlar: 2 evi var, araba kendinin, bir de hyundaisi var, çalışmadığı zamanlar onu kullanıyor. Alıştığı için çalışmaya bi gün evde dursa ertesi gün sıkılıyor. Ondan çalışması, yoksa hiiiç ihtiyacı yok. Hayır evde otur otur naapsin. İçkisi, kumarı, kahvesi yok. Gezmeyi yemeği içmeyi seviyor. Öyle pavyon muhabbetini sevmiyor, o oyle restauranta gitmeyi, hafif bir müzik eşliğinde 1-2
duble viski içmeyi seviyor. (bu arada arabada arabesk çalıyor, arabanın arkasında ve içinde bir dolu yazı var)
kendi arabamla gide gele unutmuşum taksicileri...