<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Çarşamba, Temmuz 24, 2013

Eda

5 aylık Eda
5 aylık olacak bu haftasonu. 5 aydır 7 gün 24 saat beraberiz. İlk günlerinde telefondaki bir uygulama
ile her gün fotografını çekip o gün yaptıklarımızı yazmıştım, ama kısa bir süre sonra sıkıldım, her gün aynı şeyleri yaptığımızı yazmak sacma geldi sanırım. Ama şimdi kısaca bir not alayım dedim. Takip eden 2-3 kişi kusura bakmayacak artık :)

Artık büyüyor. Ama hala günü gününü tutmuyor. Uyku düzeni tamamdır diyorum, hop ertesi gün gram uyumuyor. Genel olarak neseli ve uslu bir bebek. Aksamları 1 saat huysuzluğuna da katlanacaz artık ne yapalım :)

  • Sırtüstünden yüz üstüne dönüyor da geri dönemediği icin sinirleniyor. 
  • Adını hala bilmiyor şaşkın. Ama adının tintoni olduğunu sanıyor olabilir. Tintoni anneannesinin uydurduğu bir kelime. 
  • Gıdıklayınca kıkırdıyor. 
  • Oturmayı seviyor. 
  • Dışarda olalım da neresi olursa olsun. Evde mızır mızırken pusetine koyuyorum ağlama kesiliyor. 
  • İlk hastalığını geçen hafta atlattı. Ben hala hastayım o ayrı. 
  • Dün ilk suyunu içti. Çok az az yemek tadıyor. Ek besinlere henüz başlamadık. Yakındır ama...
Bir ay sonra işe başlayacağım. Hala bir bakıcımız yok! Olmadığı gibi ben işe dönmeye hiç hazır değilim, ev hanımlığı da pek güzelmiş ayol. 12 yıldır calışıyorum, 7 aydır evdeyim. İnsan çalışmayı hiç mi özlemez... Özlemedim valla :))


Çarşamba, Mart 06, 2013

Eda kuzum

27 Şubat'ta minik kızımızı kucağımıza aldik. Şimdilik hayat onun belirlediği sekilde gidiyor :)

Pazartesi, Ocak 07, 2013

Tahlil sonucu

Sonucun kötü olduğunu telefonda öğrendiğin bir tahlil sonucu için doktorun aramasını beklemek kadar zor gelmiyor hiçbir şey...

Perşembe, Ocak 03, 2013

İş-güç

Ben işleri serdim. 6 iş günü sonra izne ayrılacağım ve muhtemelen 6-7 ay geri dönmeyeceğim. Üzerimdeki işlerin devrini sağlayabilmek için mümkün olduğunca az işe karışıyorum artık. Toplantılara gitmiyorum vs... Dolayısıyla işte çook sıkılıyorum.
Kocamla aynı yerde çalışıyoruz. Beraber gidip geliyoruz. Ama o yoğun çalışıyor. Her akşam aynı muhabbet...
-Aksam kaçta çıkarsın canım?
- Çok gecikmem 6.15-6.20

Bu arada saat 6'dır zaten. Yediye doğru bir kez daha sorarım. "Kaçta çıkarız?" Birazdan olur cevap. Benim öffleme potansiyelime bağlı olarak "kapatıyorum bilgisayarı" da diyebilir. Nedense hep tam kapıdan çıkarken bizim patronla karşılaşırlar, ya da karşılaşırız... Günlük birikmiş konular olur onu konuşuruz.

Ne zaman arabaya binsek telefonu çalar bu arada. Sabah, akşam arada toplantıya giderken vs fark etmez. Bir keresinde gece 2'e kadar çalıştık ikimizin de şarjı bitmiş. Eve geldik, gecenin 2sinde ev teli çalıyor, cepten ulaşamamışlar diye :)

Dün gece yine çalışıyor evde. Bir ara o yine telde konuşurken masasına çikolata bıraktım. Aradan 45 dakika geçti yanıma geldi. "Sen bana çikolata mı verdin" diye sordu. "Eveeet" dedim. "Hah ben de ağzımdaki çikolata tadı nerden çıktı diyordum" dedi.Çalışırken o kadar kapatıyor kendini :)))

Neyse çok dert yandım. Ofiste yine beyimin toplantıdan çıkmasını beklerken yapacak başka bir şeyim yoktu...

Çarşamba, Ocak 02, 2013

Doktorumsu Teyze

Sabah bir arkadaşı acile götürdük. Gerçi ben gebe ve ağlamış halimle içeriye girince benimle ilgilendiler, asıl hasta güme gidiyordu, neyse sonra anlattık durumu.

Ağlama nedenim ödemim. Her şey normal gözükürken bir gün önce giydiğim ve çok rahat olan ayakkabıyı giyemedim. Ödemden zaten ödüm kopuyor, preeklampsi yüzünden, iyice bozuldu sinirlerim. Oturdum ayakkabı ayağıma olmuyor diye ağladım... Ama zorlaya zorlaya giydim.

Oradan hastaneye gittik dediğim gibi. Bekleme salonunda oturuyorum. Teyzenin biri süzdü beni. "Giyme yavrum o ayakkabıları" dedi. Noluyor yahu dedim. Boş bakmışım kadının yüzüne... "Topuklu ya ondan dedim" dedi. "Teyzecim ben bu ayakkabıları giyemediğim için sabah 2 posta ağladım" demedim, "belim agriyor düz giyince de ondan giydim" dedim.

Sonra sessizlik...

Aradan 3-5 dakika geçti. Teyze yeniden başladı...

- Kaç aylık?
- 7 bitti.
- Hımm küçükmüş. Sen erken doğurursun ama, bu ay gelir bu bebek. Karnından belli.

Teyzenin müneccim olduğu ile ilgili kanaatim, daha ilk başta, ayakkabı yüzünden zaten oluşmuştu. Çok da net konuşuyor. Doktorum bilemiyor bebeğin ne zaman geleceğini kadın bir göz muayenesi ile (ki üzerimde paltom varken) gününü saatini verecek. Kısmet dedim, ter bastı. Paltomu çıkardım.

- Sezaryan mı olacak?
- Belli değil daha.
- Çatın geniş aslında ama erken gelince sezaryan yaparlar.

Hah, aradan çatı muayenesini de çıkardık. Yaw ben bu kadınla keşke daha önce karşılaşsaydım boşuna gidiyorum doktora. Gerçi kadın kibarca çatı derken kasa geniş de demek istemiş olabilir...

Bu ay doğurursam teyzeyi falcı olarak hayatımda istihdam etmek istiyorum :)

Pazar, Aralık 30, 2012

7. ay bitti

Yedi ayda buraya 2 defa yazı yazmışım. Durum vahim. Bundan sonra daha çok yazmak isterdim derdim ama bloglardan gördüğüm kadarıyla bebe olunca yazma frekansı iyice azalıyor. O yüzden boşuna kendimizi kandırmayalım.

Pazar sabahı daha hava aydınlanmadan uyanmamdan mutevellit uzun bir yazı olabilir...



Hamileliğimin 7. ayı bugün itibarıyla bitti. Kızım (ki Eda diyoruz biz ona) 1500-1600 gr olmuş. Ben kaç olduğumu söylemeyeceğim :) 7 kilo almışım işte. Gebelik öncesi olan hipertansiyonum yüzünden yakın takip ediliyordum şimdi preeklampsi başlayınca - gebelik zehirlenmesi- dipdibe takip ediliyorum diyebilirim. Evde sürekli bir tartılma, ödem ve tansiyon ölçme durumu var. Aralarda idrar tahlilleri vs vs. İlk olarak 27. haftada ortaya çıktı. Neyseki ilk ortaya çıktığı gibi seyrediyor, durum ağırlaşmıyor. 'Bugün doğsa yaşama ihtimali çok yüksek merak etme' lafını o kadar çok duyuyorum ki çevremdeki doktorlardan. Ama ben bugün doğmasını falan istemiyorum, sonuna kadar gitsin işte...

Gerçi hamilelik baymadı değil :) Hamilelikle ilgili çok bir sıkıntım yok çok şükür. Ama bu genel endişe hali beni deli ediyor. Ay bugün hiç kıpırdamadı, bu akıntı normal mi, acaba yeterince yedim mi (bu pek olmuyor, genelde oha yine dana gibi yedim diyorum) suyu az mı vs gibi her şeyi kendime dert edebiliyorum. Zavallı kızım, hamileliğimde böyleysem doğduktan sonra kıza bi rahat vermeyeceğim sanırım...

Gebelik zehirlenmesi ilk başladığını öğrendiğimde doktordan çıkınca 'ama benim kızımının odası yooook' ve 'benim hiç geceliğim yoook' diye ağlamıştım. Ertesi gün hastaneye yatıracaklar ve ben o keyifli hazırlıkları yapamayacağım gibi düşünmüştüm. Bu panikle 3 haftada neredeyse tüm alışverişi bitirdik. Gerçi benim hala geceliğim yok ama olsun hastaneye yatmam gerekirse ya da birden doğum başlarsa çıplak kalacak halim yok. Annem ablam alır bir tane getirir...

Çocuk da yaparım kariyer de diyen o plaza insanı yok artık karşınızda... 37. haftaya kadar çalışırım, bebemi doğuruverir oradan da toplantıya giderim diyordum ya hayat ve bu gebe psikolojim bana nah çekmiş de benim haberim yokmuş. Doktor 32. haftadan sonra çalışmama izin vermiyor. Aslında bu son 1 aydır çalışmaya zor izin alıyorum zaten. Rapor alsan iyi olur deyip duruyor. Ama ben evde duramadığımdan istemiyorum. İşe gitmeye özel bir merakım yok, ama biliyorum ki rapor alsam kocamla annem gezmeme de mani olacaklar... Sonuçta 2 hafta daha işe gideceğim, sonra evdeyim.

O arada delirmezsem iyi. Zira her boş vaktimde bebekler-anneler ile ilgili forumları okuyorum. Ve ay mevlütte şunu ikram etmek lazımmış, hastanede ayrı ikram lazımmış falan gibi normalde hayatımda olmayacak şeyleri hayatıma sokuyorum.

Ayrıca hazır yeri gelmişken söyleyeyim 'siz gezmeyi unutun, artık o yok, şu yok, bu yok' gibi şeyler beni lohusa depresyonuna hazırlıyor ve siz bunları iyi niyetinizden söylüyor olabilirsiniz. Ama beni genel bir depresyona sokuyor. Bu mayıs için plan yapamamak, ucuz uçak bileti kollamamak benim için ne kadar zor biliyor musunuz?

bak bu yazı boyunca kızım tekme atmadı. Bisey yoktur di mi ya??




Cuma, Ekim 12, 2012

Ohoooo neler oldu neler :)

Bloga son yazdığımda "Madonna konserine Roma'ya gitsek ya" düşünceleri içindeymişim. Ne sular aktı üzerinden. Roma'ya kadar gitmedik kadını dinlemeye, ancak İstanbul'a gittik.
Sonra Nisan ayında ucuz bilet bulunca Aralık ayına Roma'ya bilet aldık.
"Floransa'ya da gidelim" demişim önceki yazıda, o plan da sonradan çok değişti. En son yine Floransa'ya gitmeye karar verdik, ablamların Venedik planına iştirak edemeyeceğimizi anlayınca.

Tabi bu arada o tarihte 7 aylık hamile olacağımı düşünürsek, bunların hepsi "kısmetse" durumunda.

Şimdi içimde minik bir kız var, onu bekliyoruz...



Salı, Şubat 07, 2012

Madonna- Floransa - Roma

Ablam "Madonna 7 Haziran'da İstanbul'a geliyor" diye tweet atmış. Madonna'nın sitesini girdim. Orada tesadüfen gözüme Londra çarptı, tam da benim doğum günümde. Hemen THY'nin sitesine girdim. Ank-Londra arası uçak bileti baktım. Yok, çok pahalı. Şöyle bir takvimi gözden geçirdim. Floransa var. Hemen bilet baktım da Floransa'ya uçak yok. Hemen Roma Floransa arası trenlere de baktım. 1,5 saatmiş, gidiş dönüş 50 Euro civarındaymış. Perşembe günü Roma'ya gideriz, Cmt öğlen Floransaya geçeriz, 1 gece de orada kalırız. Pazar günü de Roma'ya döneriz dedim. Ama Pazar günü dönüş biletleri pahalı. Pazartesi günü alalım biletleri, 1 gece daha Roma'da kalırız dedim. Hem uçağı yakalama telaşı da olmasın bize.

Hemen booking.com'u açtım. Otel fiyatlarına baktım. Floransa'ya giderken otelden çıkış yapmadan nasıl ucuza mal ederiz diye baktım. Bir - iki otel belirledim.

Tüm bunları 15 dakika'da falan yaptım.

Sonra tüm pencereleri kapattım. İşlerime geri döndüm. Hayal kurmak nasıl güzel bir şey....

Pazartesi, Ocak 30, 2012

gel tatil geeeel geeel geeeel

Bangkok Yüzen Çarşı (Cem Sofuoğlu)
Tatile gideceğiz. Hem de bu mevsimde! Tek motivasyonum bu aralar. Tatile gün sayıyorum. Dönüşte nasıl bir çöküş yaşayacağım belli değil.
İstikamet Bangkok, Pattaya ve Singapur. İş için gittiğim Amerika'yı bir kenara bırakırsak ilk defa Avrupa dışında bir yer görmüş olacağım. Tam 25 gün kaldı...

Cuma, Ocak 27, 2012

Kar

Sabah televizyonlarda İstanbul'da nasıl kar olduğu, hayatı nasıl kötü etkilediği canlı yayınlarla anlatılıyordu. Oysa tam da o saatlerde Ankara aynen böyleydi...



Perşembe, Ocak 26, 2012

Her perşembe...

Her Perşembe olmasa da her 4 Perşembenin 3'ünde sabah 5.20'de kalkıyorum. Sabah 6'da bir araba beni alıyor. Havaalanına gidiyorum. Tadında Anadolu'dan bazlama ekmeğine beyaz peynirli tost yiyip yanında büyük çay içiyorum. 7.30 uçağına binip İstanbul'a gidiyorum. İnince taksiye biniyor 36.50 tl verip sahilyolundan Çemberlitaş'a gidiyorum. 9.30'da müşterimin yanında oluyorum. Toplantıyı yapıyoruz. Çıkınca Çemberlitaş Aslan Restaurant'ına gidiyoruz. Bulduğum bir sebze yemeğini yiyorum. Oradan çıkınca yeniden taksiye biniyorum. 38 tl vererek havaalanında iniyorum. Yolda taksici ile trafikten ve havaalanı yolundaki radardan konuşuyorum. 16.40 olan uçak biletimi 16.00 ile değiştiriyorum. Starbucks'ta kahve içiyorum. Uçağa biniyorum. Kalkış sırası bekliyorum. Beni sabah havaalanına bırakan adam alıyor. Yolda annemle konuşuyorum. Mutlaka İstanbul'daki havayı soruyor. 6'da işte oluyorum. Patron oralardaysa gün sonu konuşmaları yapıyorum. Evime dönüyorum.

Biraz sıkılmış olabilirim.

Pazartesi, Ocak 16, 2012

Özgüven eksikliği

Haftasonu kuaföre gittim. 10 senedir aynı yere gidiyorum zaten. Birinin sacını boyamışlar, pek hoşuma gitti. "Hüseyin abi bana da bu renk yapsana" dedim şen şakrak... "Ohooo senin sacın o renk olana kadaaar" dedi büyük bir küçümseme ile!
Sonra vay efendim senin neden özgüvenin yok!

Cumartesi, Ocak 14, 2012

Giriş-Gelişme-Sonuç

Handan'ın yeni yıl kutlama mesajı teee Mayıs tarihli bir postta olunca üzüldüm aslında. Eskiden ne çok yazardım. Şimdilerde yazmaktan çok okuyorum, ki okuduğum şeyler de Güzin Abla'dan hallice bile değil.

En son postta şişkoluğumdan dem vurmuş ve "şimdi 13 kilo fazlayım" demiştim ya, hah şimdi de 20 kilo fazlayım :) Hayatımı şişko olarak devam ettirme kararı ile "ölüme recim" kararı arasında bi yerlerdeyim. 32 yaşımda olmamdan mütevellit ölümüne recim noktasına daha yakınım. Ama şu anda tokum, akşam yemeği saati gelince fikrim değişebilir.

Görüldüğü üzere "şişko ama kilosu ile barışık", "neşeli şişko" söylemlerinin hepsinin canlı örneği gibiyim. Ama bu neşemi mutluluğumu da fazladan olan 20 kiloma bağlamak biraz da kilolarımın kaldıramayacağı bir yük olmuyor mu?

Yazının bir sonraki paragrafı gelişme kısmı olacak ve ben aslında size neden mutlu/neşeli olduğumu anlatacaktım. Amma ve lakin sabah dişçiye gitmiş ağrı çeken ve cumartesi akşamı 18.30 itibari ile hala ofiste olan biri olarak çok fazla mutluluk şeysi yazamayacağımı fark ettim.

Ama valla bugün hayat bana bi pembe, bi pembe....

Hayat pembe de hava gri. İnanılmaz soğuk. Kar ve soğuk sevmeyen, sıcaktan da pek hazetmeyen bir insanım ben. Yine de bu karın kışın içinde 9 günlük bir sıcak iklim tatili beni heyecanlandırıyor. Bir aksilik ya da bir başka güzellik çıkmazsa, yani kısmetse Şubat sonu Tayland ve Singapura gideceğiz. Ki ben daha bloga İngiltere ve Macaristan seyahatlerini yazmamışım :) Aslına bakarsanız sadece seyahatler için bir blog açmaya niyet ettim ama fazla detaylı yazacağım diye azmedince o proje de rafa kalktı (http://gezenti-gece.blogspot.com/) oysa ki nasıl da vatana millete faydali bir proje idi. Dur la, ben bunu bırakıp oraya devam edeyim.

Gelişmeyi de yazdığımıza göre sonuç bölümüne geçebiliriz: Şişkoyum :)

Hadi kalalım sağlıcakla...

Not; Handan seni sürekli okuyorum, kimi zaman yorum bırakma çabalarım da oluyor, ama nedense asla başarılı olamıyorum :(

Cuma, Mayıs 06, 2011

Şişko

Bu foto çekildiğinde toplamda 20 kilo vermiş olmama rağmen çok şişman olduğumu düşünüyordum.

Oysa şimdi o fotodan tam 13 kilo fazlayım...


15 kiloyu bekliyorum, ki gelecek hafta budapeşte'de sonraki hafta ise londra'dayım. Benim için kolay bir hedef, ondan sonra başlayacağım...

Perşembe, Nisan 14, 2011

misafir


Geçen gün bize uzun bir aradan sonra misafir geldi de...


eXTReMe Tracker