<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe", messageHandlersFilter: gapi.iframes.CROSS_ORIGIN_IFRAMES_FILTER, messageHandlers: { 'blogger-ping': function() {} } }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Cuma, Ocak 05, 2007

Dilemma-ı Ajanda

Rahmetli dedem, ona gelen milyonlarca eşantiyon ajandayı daha ortaokuldan itibaren bize vermeye başlamıştı. Sorun şu ki, ortaokuldasın, ne kadar ihtiyacın olabilir ki ajandaya. Her sene başında bende de, ablamda da bu sıkıntı. Şimdi ben bu defteri ne yapayım?

Günlük yapayım dersin, olmaz! cicili bicili günlükler var, üstelik kenarı kilitli. Bu ajanda günlük olursa özel yaşamımı akşamları ablamdan ya da annemden dinleyebilirim. Okul defteri desen, o da olmaz. Zira o dönemki moda, delikli kağıtlara yazıp onları klasörlemek. Daha yeni bitmiş Meteksan defteri, harita metod devri... E ne olcak bu defter?

Ne yazacağım stresinden bunalıp “masraflarımı yazayım bari” dediğimi de hatırlıyorum. Hayır, o zaman aldığım harçlık, şimdi aldığım maaşın yanında servetti ama yine de, ne alacaksın da ne harcayacaksın. Kantinden bi kaşarlı tost, 125 lira. Öğlen bi hamburger, 175 lira. Bitti gitti, bu kadar...

Lisede biraz daha kolaylaştı iş. Okulda kilitli dolaplar ve benim deli gibi aşık olma potansiyelim vardı. Aşık mı oldum, çat aldım dolaptan o seneki ajandayı, yazdım şiirleri... Bi sarı kaplı ajandam var, hala durur evde. Defter niyetine kullanıldı o dönem o ajandalar... E tabi insan her gün bi şiir yazacam diye sınırlayamıyor kendini, sanat bu...

Bi tane siyah kaplı ajandam vardı, onu da Beşiktaşa yakıştırdım, Pazar günlerine maç sonuçlarını, kadroyu vs yazdım. Ama diğer günler boş tabi... O da manasız bir çalışmaydı...

O zamanların alışkanlığı, her sene üşenmeden ajanda alırım kendime. Bir de özenli alırım ki hiç sormayın. Bu büyük, bunun her sayfasından birden çok gün var, sayfa kalitesi iyi değil, devlet memuru ajandasına benziyor, kapağında kedi resmi var, bu emekli sandığından eşantiyon gelmiş gibi... Bir türlü beğenemem... Özenle zar zor alırım ama...

Önümde laptop, cebimde telefon, toplantılar için ayrı bir defter, yapacak işlerimi yazmak üzere bambaşka bir defter... Söylesenize ben ne yapacağım bu seneki ajandayı??

8 Yorum:

Anonymous Adsız der ki...

bak ben biliyorum ne yapabileceğini.
o ajandayı kendine ayır. burada yazmak isteyip yazamadığın konuları oraya yaz. yazamadıklarını, ya da yazıp silinebilecek türden olan yazılarını. o ajanda senin blog un olsun. tek yazarı sen ol. ve tek okuyucusu da. senden başkasının parmak izi olmasın üzerinde. kirlenmesin. kirlenmeyen duygularını yaz.

1/06/2007 12:16:00 ÖÖ  
Blogger kelebek der ki...

Teesüf ederim Gece hanım. Zira 'devlet memuru ajandası' derken ki vurgu pek hoşuma gitmedi. Bişey mi ima ediyorsun? Hım? (kollarımı kavuşturdum bilesin:))

1/06/2007 12:29:00 ÖÖ  
Anonymous Adsız der ki...

defteri olmayan bir ilkokul öğrencisine ver...

1/06/2007 10:35:00 ÖÖ  
Blogger Gece der ki...

xrayjr, yazmak isteyip de yazamadığım milyonlarca konu var, sanal kimliklerimi kaybettiğim için (adım, sanım, resmim, işim, yaşım, eşim, dostum hepiciği burada apaçık yazdığı için)

Hem yaşadıklarını anlatacaksın hem de kimliğini saklamaya çalışacaksın! Mümkün değil ki... Elbet birileri biliyor yaşadıklarını, kimliğin ortada sonuçta. Sadece teşhir edilmemiş. Ne farkı var gazete 3. sayfalarında G.G. şeklinde verilmiş isimlerden, ya da bilgisayar marifeti ile rötuşlanmış yüzlerden. Yok aslında, seni bilenler zaten biliyor, o kısaltmadan değil, yaşadıklarından anlıyorlar senin sen olduğunu, seni bilmeyenlerin de umrunda değilsin. Onlara ne senin adından.

Bu nedenle, ne sözlükte, ne itiraf.com'da, ne burada hiç saklamadım kimliğimi. Bu da dediğin gibi bir dolu yazılamayan konuyu içimde bıraktı. En basitinden o'ndan bile bahsedemiyorum burda...

Ama yine de anlamışsındır sen, şımarık bir kızım ben, birileri okumayacaksa ne yazacam :)

Selin'im kelebeğim... 657 yüzünden hediye alman yasaktır senin yoksa en güzelinden bi ajanda alırdım sana gönlünü yeniden fethetmek için.

Cenk, ne yazık ki bu seneki defter o şekilde kullanılmaya pek uygun değil.

1/06/2007 05:54:00 ÖS  
Anonymous Adsız der ki...

Ben de de var fazla ajanda... lazım olan olursa diye diyorum... Ya bi de bu masa üstünde duran takvimler olur ya... hani "ayın 20'sine teslim etsem bu işi... bir haftada onay çıksa... 16 şubat itibariyle işlemeye başlar, vs..." diye hesap yapılabilecek, icabında şubat ayını ocak ve martla birlikte gösterecek cömert ama küçük bi masa takvimine ihtiyacım var... Aylar ve rakamlar üstlerine not alınabilir şekilde olması gerekiyor ama... Hani konu açıldı diye söylüyorum, var mı elinde olan?
(Pardon Şeb, çok lazım ama valla...)

1/06/2007 11:07:00 ÖS  
Anonymous Adsız der ki...

Hesap saçma olmuş biraz kabul ediyorum... Ayrıntıya takılmamak lazım tabi...

1/06/2007 11:08:00 ÖS  
Blogger Gece der ki...

Gündüz beeey, hoşgeldiniz... O masa şeysi benim sana sözüm olsun, sakın alma, beni bekle. Gerçi muhtemelen bu görüşme sıklığı ile biz 3 ay sonra falan görüşürüz ama...

1/06/2007 11:10:00 ÖS  
Anonymous Adsız der ki...

Hep süslü defterlerim oldu... Harita metodlar, Leo Color'lar... Çünkü daima sayfaları bir bir yırtılası spiralli defterlere verecek paramız vardı. Birgün büyüdüm. Kafamı süslü defterlerimden kaldırıp çevreme baktığımda etrafımda kimsenin memur ajandalarına ya da promosyon ajandalarına yahut adına her ne diyorsanız o ucuz, çirkin defter müsveddelerine ihtiyacı yoktu.
Sanırım herkes aynı dertten muzdarip deyip bu sene arkadaşlarla Cenk'in tavsiyesine uyduk. Elimizde birikmiş ajandaları bir araya getirdik. Bir iki bağlantıyla çirkin defterlerin sayısı 150'ye çıktı. Ardından... Gittik güzel Ankara'mın daha önce ayak basmadığımız köşesinde bir okula. Çirkin defter müsveddeleri kapış kapış. Birilerinin; "laptop"ları ya da cep telefonları ya da süslü defterleri olmayan birilerinin hala yazacak bir yerlere ihtiyacı vardı anlaşılan. Biz mutlu, onlar mutlu, defter müsveddeleri mutlu.

1/10/2007 02:45:00 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa



eXTReMe Tracker