Bundan bir süre önce aylarca bir iş ile uğraştım, portal projesi.
Müşteri büyük bir üniversite hastanesi. Oradaki hocalar, danışmanlar soğuk soğuk terler döktürüyorlar bana.
İşi götürüyorum, müşteriye sunacağım. Daha sayfayı açar açmaz adam diyor ki, "bu tasarımın sağ tarafındaki boşluk ile sol tarafındaki boşluk aynı değil". Bakıyorum, evet 3 piksel ! Sonra diyor ki, “şu imaj metne daha yakın ama diğer sayfadaki daha uzak”. İddialaşıyoruz, 2 piksel ile o kazanıyor. Ter basıyor.
Dönüyorum şirkete, yok
screen ruler yok
eye dropper bir dolu şey yüklüyorum bilgisayarıma, sayfa sayfa hata buluyorum. Bana da öyle uzak konular ki! İşletmeciyim ben, hayatımda photoshop görmüşlüğüm yok –hala yok gerçi- hayatımda renk kodu duymamışım- kesin bi adı vardır bunun, hala bilmiyorum- , pikseli örgü modeli sanıyorum.
Çalışıyor didiniyor, hataları buluyor. Tasarımcı ve
Houston efendi ile tasarımı adam ettiğimi düşünüyorum, ertesi hafta yine gidiyorum müşterinin yanına.
Eminim, rahatım. Tasarımcım da yanımda. Demo sayfasını açıyorum, bir gururla... Haydaaa bu sefer, başlıkların bir kısmı büyük bir kısmı küçük diye takıyorlar. Diyorum ki, “hocam, bakın bu demo. Zaten bu içeriği siz gireceksiniz, biz öylesine yazdık”.
Gözleri ile 3 pikseli ayırt eden hoca “Şebnem Hanım” diyor, “demoya gelirken öylesine yazılmaz hiç birşey, ben buraya bakınca sizin işinize gösterdiğiniz önemi görüyorum”. Haklı adam.
Ve günden sonra yavaş yavaş yeni takıntım belli oluyor, artık Internette bi arkama yaslanıp surf yapamıyorum ben. Ya Türkçe karakter kullanımına takıyorum, ya dil tutarsızlığına, ya küçük/büyük harfe.
Ortalama 12 saat geçiriyorum hergün Internette. Günde 10 saat zaten işyerinde kablonun ucundayım. Eve gider gitmez de açıyorum bilgisayarımı. (her siteye işten girilmiyor değil mi, bunun logu var, sistem yöneticisi var) Kimi zaman yazmam gereken dosyalar tüm gün boyunca sanki wall papermışcasına arkada açık duruyorlar. Ben ordan oraya sürtüyorum Internette. Kimi zaman iş için gerekli sitelerde dolaşıyorum. Yerli yabancı. Hele de o sıralar portal projesi, web işi ile uğraşıyorsam sürekli hata arıyor gözlerim.
Az önce Uluslararası bir siteye girdim. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yürütülen bir site. Bir link; bişey bişey “
on line” yazıyor. Tıklıyorum, yeni pencere açılıyor, az önceki linkte yazanın içeriği. O da ne başlık “
on-line”. Hadi uluslararası bir tutarlılık yok herkes kafasına göre yazıyor, ama birbirine linklediğin iki sayfada online’ın nasıl yazılacağına karar verilebilir, değil mi? "Sadece özensizlik."
Geçen gün Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün sitesinde headere gözüm takıldı. “HACETTEPE UNIVERSITESI”. Hadi yazı olsa anlayacağım bir yere kadar –onu da çok anlayamam ya- ama yazı aslında imaj. Biri hazırlamış photoshop’ta. Kullandığı fontta Türkçe karakter yokmuş, öylece bırakmış. Üniversite burası, cidden anlamıyorum.
Ya da bir tasarım gönderiyor arkadaşlar nasıl olmuş tasarım diye. Benden “o an için gereksiz” yorumlar alıyorlar, “başlıkların bir kısmında title case kullanmışsın, bir kısmı sentence case” diyorum “alo tasarımdan bahsediyorduk" diyorlar, "ha o mu, o çok güzel" (
Temha iyi bilir bu huyumu).
İş bitmeden bitmiş gibi yorum yapan müşterilere benzetiyorum kendimi, kendi kendime sinir oluyorum.
Taktım bu aralar işte.