Kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum, 5, belki de 6. Didim'deyiz. Annemlerle yürüyoruz bir akşam Altınkumda. Karşıdan bebek arabalı bir çift geliyor. Hemen bebeğin yanına koşuyorum annemin elinden kurtularak. Yanağına dokunuyorum, sıcacık. O vakte kadar beni nasıl sevdilerse öyle seviyorum o bebeciği: Agucuk, gugucuk. Annesine kaldırıyorum gözlerimi, gözlerimi aça aça soruyorum, kız mı erkek mi? Erkek. Biliyordum. Aramızdaki 1 metre yükseklik farkını eğilerek sıfırlıyor kadın. Benim bebeği sevdiğim gibi beni seviyor. "Sen kendin bebeksin daha, bebek mi seviyorsun, canıııım"
Anne olmayı bir asırdır istiyorum, o bebeğin de annesi olmak istemiştim, ondan sonra gördüğüm her bebeğin de. Hep erkekti ama benim bebeğim. Küçücük oğlanların hayalini kurmuştum ben hep. Dün gece ilk defa bir kız girdi rüyama. İlk defa bir kız çocuğunu (üstelik de sadece perdede görüp) bu kadar içime saklamak, bu kadar sahiplenmek, bu kadar korumak istedim.
Söz konusu kız Georgie Henley. Narnia Günlükleri'nde Lucy'i oynayan bir ufak sıpa. 95 doğumluymuş, şaşırdım ben 6 yaşında falan sanmıştım.
Filmde süperdi. Tebrik, takdir namına ne varsa hepsini hak etmiş.
Afferim kız sana.