İlkokul dahil olmak üzere ben hep hevesle gittim okula. Deli miyim, ne kaçıracam ordaki eğlenceyi zaten. O zamanlar evde TRT 1 vardı sadece, okulda ise tam 4 tane tenefüs.
Üniversitede ise ders saatinden en az 1 saat önce hazır olurdum kantinde, ya da kulüp odasında. Kahve, muhabbet dururken ne heba ediyorum saatlerimi uykuya...
Dizinin dibine oturup başımı birinin dizine yaslamıyorsam ve saçım okşanmıyorsa usul usul o sıra, ya da elimde mikser, fırında kurabiye yoksa sevmem zaten evde oturmayı.
Peki o zaman, her sabah kazık kadar benim, "anne ben işe gitmeyecemmm bugün" diye alt dudağını pörtletmesi, "baba ya, hadi bana bi tezkere yazın, noooolur" demesi nedendir? Gözlerinin içine bakıyorum, yollamasınlar diye, gülüp geçiyorlar, şaka sanıyorlar.
Peki, işyerinde sabahlayan, sabah daha ekmek kamyonları dağıtıma çıkmamışken işe gelen, cumartesi gecesi beyaz şarap sprite'ini Hayyami de içmek yerine, işyerinde iş yaparken içen bana neler oluyor son zamanda?
Bak, kahvem hazır mis gibi, kek de yaptım ellerimle, hadi gel, bi kahve içelim seninle, kahve keyfi yapalım.
Gel bugün işi asalım, hani eskiden derse girerdik de adam asmaca, yeşil kazaklı çocuğu kesmece, uyuma, pencereden karşıdaki çocukların tenefüsünü izleme gibi bir dolu şeyle yerdik dakikaları ya, bugün de öyle yapalım.
İşi asalım, çalan tele bakmayalım, sözleşme, şartname, rapor beklesin masada, soran olursa "önümüze gelene bin tekmeee"
Gel bi kahve içelim senle, uzun uzun sohbet edelim...