<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Çarşamba, Ocak 04, 2006

Yalnızlık Aletleri



"Daha görür görmez ağlamaya başladı. Bir bana bir elimdekine bakıp hıçkırıyor, gözlerini sımsıkı kapatıyordu.

Periler mi söyledi, ne oldu, nasıl akıl ettim bilmiyorum; jelatini gevşetip ateşböceğini gökyüzüne bıraktım. Ağlaması bıçak gibi kesildi. Bir süre gözleriyle ateş böceğini izledi, sonra bana baktı, “burnu fındık” dedim, güldü…

Eylüldü, bağbozumu zamanı… ”Düğünlerde bu kadar çok ağlanılmaz ama” dedi teyzem… “Bu Nazan’ın düğünü işte…”Burnu fındık peri padişahına gelin gitti... "
Atilla Atalay
(Yalnızlık Aletleri - Arka Kapak)

5 Yorum:

Blogger Handan der ki...

Sıdıka'sını okumuştum, çok güzeldi. Düşündükçe gülümserim. Beni en çok güldüren kitaplardandır. Bir de Erayinmandım ben. Sırf o köşe için fırt alırdım.

Bunu da okumak gerek herhalde.

Günaydın Gece ...

1/05/2006 10:55:00 ÖÖ  
Blogger Gece der ki...

Benim de okuduklarım Ebekulak ve Menekşe istasyonu ile sınırlı...

Sıdıka'ya falan da bayılıyorum ama kitaplarının arkasındaki birkaç sayfalık öykülerinin herbirini en aızndan 20şer defa okumuşumdur.

bir örneği için ; Ebekulak

1/05/2006 11:29:00 ÖÖ  
Blogger TASARAMA der ki...

"Sıdıka", "Ağlama dolabı" bir de "Uyuyamadığım - düş kovalayan"ı okumuşluğum vardı, görünce dayanamadım Sıdıka'yı bir daha indirdim raftan, öncelerden hatırladığım, "seslerim" bir de "Şakacı..."yı tekrar okudum, tekrar hatırlattığın için çoooooooooooook da teşekkür ettim...

bilmeyenler için bir ipucu daha, Sıdıka kitabından "Şakacı..." şöyle biter:

" Bazen kouşamaz, diyemez oluyorum... Kalemi sıkıyorum, elime yapışıyor... Tüm dünya üstüme geliyor... Kalemleri gökyüzüne fırlatıp duvarlara tükürüyorum... 'Beklerler' deyip 'o gülünçlü yazılardan' yazarken, elimdeki kalemi kocaman bir direk gibi hissediyorum...
Ben o koca direkte, kan ter içinde, bir o tatafa bir bu tarafa savrula savrula debelenirken, birileri şaka yapıyorum sanıp gülüyor... Anlatamıyorum."

Sıdıka - Atilla Atalay (İletişim Yayınları, 1996. pp.190)

1/05/2006 09:28:00 ÖS  
Blogger Ufuk Ilter der ki...

Bayramını kutluyor, güzel bir tatil geçirip, hoş tatil anılarını bizlerle paylaşmanı temenni ediyor, sevgilerimi sunuyorum efendim..

1/07/2006 05:56:00 ÖS  
Anonymous Adsız der ki...

atilla atalay'ın bunla berbaer5-6 kitabını okudum.. ve en sevdiğim kısım gülümseten yazıları değil, genelde kitaplarının sonlarına koyduğu bunun gibi 5-6 hikayesi.. öyle saf bi duygusallık taşıyo, insanı öyle kırık çocıkluk hayallerine götürüyo ki.. çocukluk hayallerinden sıyrılıp gerçekle boğulanların hikayesi oluyo genelde.. atilla atalay'ın tüm kitaplarını okuyabilmezi dileğiyle..

7/07/2006 01:07:00 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa



eXTReMe Tracker