Sabah uyandım,(hala bıcır bıcırdım). Gidip televizyonu açıp sanal ses yarattım. Kanal D, sabah 7.
Bir baş yapıt, bir Hülya Avşar klasiği:
Suçlu Gençlik. Kalkamadım başından, işe geç kaldım.
Ne isterseniz var, 80’li yılların disco görüntüleri, aslan yelesi saçlar, uyuşturucu, seks, zengin ama ilgisiz baba, saflığının kurbanı olmuş genç kız kardeş, cinayet, babadan yenen tokat, polis teşkilatı… Bu böyle gider. Yandaki filmin afişi epey bir şey anlatıyor zaten.
Özellikle finale giden sahnelerde koptum.
Hülya Avşar’ın feleğin çemberinden geçmesine neden olmuş olan Cüneyt isimli bir karakter var. Bu şahıs bir yandan da saf ve toy olan Nazlı’ya da – Hülyanın biricik kardeşi- gereken muameleyi yapıp hamile bırakıyor. Sonuçta, Nazlı kürtaj sonrasında ölmek üzere.
Hülya, odaya giriyor ve “Kim yaptı bunu sana kiiiim?” diye haykırıyor.Çünkü o sırada en önemli şey kızı kimin hamile bıraktığı. Güzel sözler, vedalar, helalleşmeler falan yok. Nazlı, Hülya’nın eline parmağı ile harfleri çizmeye başlıyor. “C”, “Ü”, “N”, “E”, “Y”, “T” ve Hülya son harfte ancak anlayabiliyor ismi. Ve kızcağız da harfleri yazmak için tüm gücünü harcadığı için ölüveriyor.
Eh, mecburen Hülya gidip katil oluyor, kızcağızı da savcı olan ilgisiz babası bin pişman savunuyor. O savunma sahnesi ayrı bir hikaye mutlaka izlenmeli. Yok izlemeyecem diyorsanız, anlatan bir kardeşimize
kulak verebilirsiniz.Hülyacım, (filmin sonunda sempati-empati düzeyim arttı kadına karşı, Hülyacım demeye başladım) 6 küsur sene hapse mahkum oluyor. Polis komseri Kenan Kalav en manalı ses tonu ile “Bekliciim” diyor, Hülyacım çakır çakır bakıyor kendisine “Ben de” diyor. Hayır o vakitler,
hapishane duvarını delip ilişki yaşamak falan da yok, senarist nasıl Hülyanın beklemeyeceğini düşünmüş olabilir ki?