<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Perşembe, Temmuz 07, 2005

Alıntı...

Radyolar arasında dolaşıyordum bir iki gün önce. Bir zamanlar o radyoda çalışmış Tuncanın hatırasına arabanın radyosuna kaydettiğimden, pek hoş sesli bir kadın çıktı karşıma Radyo X'de. Duyduğum ilk cümle "Ceset Kokan Kadınlar" oldu. Ne diyor diye durdum, bir sonraki kanala geçmeden.
Meğer bir kitap adıymış. Zeki Kayahan Coşkun'un. Bizim hoş sesli abla bir hikayesini okudu kitaptan. Vurgusu, tonlaması, ses tonu tam yerinde...Kadın okumayı bitirine kadar ben gözlerimde yaşlar, arabanın bagajında öcü bir kek kalıbı, aklımda tüm market alışverişleri, fırçamın yerine konacak fırçalar, varacağım yere geldim. Aklımda bin tane düşünce...

Okunmalı bu hikaye...


“Madem ki bir aşkın var…
Tadını çıkar… Aşkta geleceği düşünürsen , aşkı bombok edersin” demişti Aziz Nesin... Doğru, zaten üstad ne zaman yanılmıştı ki?
Daha fazla tutmalıymışım elini meğer... Kaprise... Öfkeye... "Ben de sana şöyle tavır alayım da gör gününü" rövanşlarına...

(...)

Hatırlasana asla yapmam dediklerini hep O'nunla yaptın.. Hem de o an "ne işim var benim burada" diyordun içten içe... Pazara gittin, tezgah tezgah dolaştınız... Hiç aklına kanepe için örtü bakacağın gelir miydi? Gelmezdi...

Orda adi bir kolye almıştın kendine... Pazarcı kişi oldu dediydi de, o çıkışmıştı: Neresi oldu, boğulacak yaaa???
Hem o kolye "pas tuttu" nerdeyse, neden inatla çıkarmıyorsun?
Haaa, anladım... Hatırası var...Peki..

Büyükçe bir markete ev alışverişine gitmişliğiniz bile mevcut... Neredeyse uyuyacaktın orda di mi? "Bitse de gitsek... Bitse de gitsek" diye az geçirmedin içinden? Oysa şu an bal gibi o an aldıklarınızı tek tek hatırlıyorsun... Hadi bunları bari yazdırma bana... Ama bir şey diyeyim mi? Senin için aldığınız jöle, hala bitmedi, bundan emin ol... Aptalca ama, o jöleyi bile düşünmek bile üzüyor seni di mi? Hatta şu an dokunsam ağlayacaksın?

Pijamana ne oldu, bak onu bilmiyorum ama... Sana ait diş fırçası artık yerinde değil. Belki bir başka "mavi saplı" fırça gelmiştir, kim bilir?

(...)

Üzüldüm bak şimdi... Güzel de yemek yapardı... Yedin mi öyle pilav? Yedin mi öyle tavuk daha önce? Yemedin... Pilavın sırrını da söylemişti sana. Hani bolenez soslu makarna yapacaktın o'na? Keşke yapabilsen di mi?

haaa bak az daha unutuyordum... O gün pazara gittiğinizde... Hava çok sıcaktı da üstündeki lacivert hırkayı çıkarmıştı... Ve o hırkayı arabada unutmuştu... Bir süre arka koltukta durdu o hırka... Sonra alıp bagaja koydun... Tamam "O" kokuyor ama ganimetçilik de bir yere kadar, vermelisin o hırkayı. Bir de anlamadığım şu: Arabanın bagajında öcü yok ki, ürkme ürkme aç rahatça... En azından ben hırkadan bozma öcü görmedim hiç, sen rahat ol!!!

İşte aşkın tadı böyle çıkarılmalıydı...
Geleceği düşünmeden... Plansız... Yarınsız...
Sadece yapabileceğini o an için fazlası ile yaparak...
Hangi aşk iteklenebilirdi ki yıllar sonrasına...
Aziz Nesin tam da bunu diyordu...
Neye yarar ki şimdi bunları söylemek...
Hayal meyal hatırlanan O ve sen...

(...)



eXTReMe Tracker