<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Çarşamba, Haziran 29, 2005

Yerinde dönüyor Dünya

Playlist çok değişken son birkaç gündür, sürekli farklı şeyler dinliyorum. Az önce Murathan Munganın sözlerini yazdığını Söz Vermiş Şarkılarını dinlemeye başladım. Olmasa mektubun… Hem de Müslüm Gürses yorumu ile. Tam istediğim gibi :)

Seneler önce, lise iki… Büyüdüğümü sandığım yıllar, şimdi küçüğüm sandığım bu yaşlarımla tezat oluşturacak şekilde hem de… Okulun tiyatrosundayım ve akşamları prova yapıyoruz. Sıralardan oluşmuş bir sahnemiz var bizim. Toplam 6 repliğim olan oyunumu prova ediyorum o sıralar üzerinde. Oyun Atatürk üstüne, “Candan Can Koparmak” ve ben aşık oluyorum tabi ki Atatürk rolündeki arkadaşa…

Oysa ki biliyorum o sevmiyor beni. O yüzden dünya zindan oluyor bana… O zaman hala şimdiki akılsızlığımdayım, çivi çiviyi söker diye biriyle çıkmaya başlıyorum.

Aradan aylar geçiyor. Oyunu sergilemişiz, galadan sonra yemeğe gidiyoruz. Hayatımda ilk defa arkadaşlarımla akşam ondan sonra fasıla gidiyorum. Yanımızda oyunun yönetmeni olan Tarih hocası. Hepimiz ona emanetiz. Ama aksilik odur ki, o da bizi çok büyük sanıyor. Geliyor masaya büyük rakılar…

Yanımda çiviyi sökecek çivi, karşımda asıl çivi… Çivisi çıkmış bu dünyanın diyorum, içtikçe içiyorum. Sonra dayanamıyorum, “Ulen” diyorum, “ilk zamanlar, ilk provalarda ben senden hoşlanmıştım aslında”. Sahneden yeni inmiş, Atatürk bakışını atamamış üstünden zaten. “Bilmukabele” diyor. İçim eriyor… Gözlerim gözlerimde içtiğim rakılar büyük bir sarhoşlukla sonuçlanıyor. Ama asıl sarhoşluk o bilmukabeleden sonra başlıyor, günlerce geçmiyor.

Aradan birkaç gün geçiyor… Kızılayda yürüyoruz. Konuşacak kelime yok. İkimizde biliyoruz… Sonra o bana bir şarkıdan dize söylüyor, “Söylememem lazım biliyorum”. Bir sonraki dizeyi ben söylüyorum. “Susmuyor içim” . Ve sıra onda : “Seni seviyorum”. Sonra anlatıyor neden birlikte olamayacağımızı, elime bir mektup tutuşturuyor, bana yazılmış şiirlerle. Ve bırakıp gidiyor beni. Beni sevdiğini söylüyor ve terk ediyor. Ve ben bütün gece yıldızlara baka baka “Olmasa Mektubun” diye şarkı söylüyorum…

Ve seneler geçiyor. Bugün nerden aklıma geldi bu gayet iyi biliyorum. Dünya yerinde dönüyor…


eXTReMe Tracker