<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9035958\x26blogName\x3dGece\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sebnem.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sebnem.blogspot.com/\x26vt\x3d49898149766296179', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> Gece Logo Ana Sayfa Profil

Cuma, Haziran 24, 2005

Arka Koltuk

Rejim yapmamın ana sebeplerinden birinin motora binememek olduğunu söylemiştim, motora binince ter dökmemek, nasıl ineceğimi düşünmemek için zayıflamaya çalıştığımı...

Aslında haftanın 5 günü oğlumlayız, siyah, güzel ve borcu asla bitmeyecekmiş gibi duran arabamla. İki sebebi var bunun.

Bir, ben kokoşum! İşe ceketler, topuklu ayakkabılar ve etekler ile gidiyorum. Üstelik seviyorum da böyle olmayı. Motorla tarzımız uyuşmuyor.

İki, motor sevdiceğin, ben ancak arka koltuğu sahiplenebiliyorum, o zamanda kalk gidelim olmuyor tabi. Ama yine de son dönemde her fırsatta tutturuyorum hadi beni gezdir diye. Canımcımda gezdiriyor beni bi ton kaprisimi çekerek.

Genelde şöyle oluyor süreç. Benim aklıma birden geliyor.

Hadi motorla çıkıp ODTU'ye falan gidelim.Ama uygun mu kıyafetim acaba?


Sonra aşağıdan yukarı doğru süzmeye başlıyorum kendimi. Zaten hafta içi ise ayakkabılarda genelde takılıyoruz. Haftasonu ise bir üst seviyeye geçebiliyorum.

Pantaloooonnn! Burası çok önemli. Zaten Tanerin koyduğu bir dolu kısıt var, açık renk olmayacak, sürtünmeye dayanıklı olacak, kot ya da ondan daha kalın kumaş olacak, paçalar dar olacak. Aslında hiç birini çok önemsemiyorum. Benim tek kısıtım var: Bu pantalonla motora binmek için ayağımı attığımda yarı yoldamı kalırım, biner miyim? Binersem yırtılır mı? Eğer bu aşamayı da teoride geçebildiysem işi pratiğe döküyorum. Olduğum yerde motora binme egzersizi yapıyorum. Karar sistemi çok basit: pantolonun dikiş yerinden ses geliyorsa binme, ses gelmiyorda bin.

Bu aşamayı da geçtiysek mont aşamasına geliyoruz.

Motora binebilmem için alınmış süper botlarım siyahlı ve kırmızılı. Dolayısı ile siyah çantam olmalı. Bu ne demek mont da siyah olmalı. Neden? Çünkü ben kokoşum, öyle siyah ayakkabının üzerine lacivert mont çekip çıkamam. Ama motorda giyebildiğim tek montum lacivert. Huyumu bilen Taner, kandırmaya çalışıyor beni;

Bak kaskın da lacivert! Süper uyuyorlar.


Tamam diyorum bunun üzerine, siyah montu arkaya koyarız, ben lacivertle biniyorum. E bu da bir garip oluyor. Motordan inince önce kaskı çıkar, arkasından montu, git arkadaki çantadan diğer montu ve kokoş çantanı çıkar, giy... Kokoş hatundan motorcu yapmaya çalışırsan böyle olur diye söyleniyor Taner yanımda.Umursamıyorum binip inebiliyorsam bence sorun yok.


Tüm aşamaları geçip biniyorum nihayet motora. Ancak yine keyifsizim çünkü bir kaska bir karış mesafeden bakarken görebildiğin manzara son derece kısıtlı...

Bu seferde ulan bi de bunun ön koltuğuna geçsem düşüncesi geçiyor aklımdan. Yolu görsem, rüzgarı hissetsem... Hemen arkasından aklıma geliyor böcekler çarpsa üstüme, arı soksa, alerjiler kudursa... Yok neyime gerek benim diyorum. Bana bu kokoslukla motorun arkası bile fazla!


eXTReMe Tracker