Askere gidenler hep der, “sen askere gidince, hayat senin gidişinle duracak sanırsın, oysa duran sadece senin sivil hayatındır, sen gidince diğerlerinin hayatı aradan cımbızla sadece sen çekilmişcesine devam eder”. Ne komtan fırçası, ne 20 kişilik koğuş. Asıl koyan hayatının hayatını sensiz yaşamasıdır belki...
Eniştem ankarada yaptı askerliğini, ablamla sözlü o zaman. Askerlik Ankara’da olsun diye araya konulan torpilin haddi hesabı yok. 8 ay bitti, eniştem en büyük pişmanlığının askerliği Ankarada yapmak olduğunu, her haftasonu kapının önünden ablamın gidişinin görünce içinin nasıl acıdığını anlattı. “Askerdeyken insan sevdiklerine bi kere veda eder, ben 3 günde bir aynı vedayı yaşıyordum” dedi.
İki defa asker yolu bekledim. Biri 8 diğeri 6 ay. Üçüncü askeri beklemeye hazırlanıyorum bu ara... Öğrendim sanırım bu işi, ben çok iyi asker yolu beklerim. Dolma sarıp göndermişliğim var. İkinci asker pek memnun değildi gerçi, “askerliğimi yaşamak istiyorum” diye beyanat bile vermişti. Ama yine de örnek asker yolu bekleyicilerindenim ben.
Askerlikten dem vurmuşsun son yazında... Amerikalara 2 senelik gidişini ordaki hissiyata benzetmişsin. O yüzden yazdım bunları.
Tam 1 hafta sonra şu anda uçaktasın, yeni hayatına, öğrenci hayatına. Takım elbiselerin Ankarada kalacak, bavuluna sporları koydun biliyorum. Ama hiç boşuna uğraşma, ben Ankarada bıraktıklarından olmayacağım. Ben burda naftalinlenip seni beklemeyeceğim. Bavuluna koyamasan da kalbine içine beynine koyup götüreceksin beni... Dinlemem öyle “tam vedaları” ben, bi sen misin sanki gideceğine üzülen. Ben burda sensiz ne kadar yalnızım biliyor musun sen?