Hayatı boyunca spor yapmamış bir insanım ben. En büyük sporsal aktivitem yürüyüş. Onun da ”parkurda dön babam dönünü” sevmem. Benim sevdiğim yürüyüş, amacı belli olan yürüyüş türü. Yani vasıta kullanmak yerine yürüyüş. Ya da en güzeli alışveriş yürüyüşü :)
Bisiklete de hiç spor gibi bakmadım. Aman pedal çevireyim derdim olmadı. Yol müsaitse salıyorum bisikleti, o kendi gidiyor zaten, ben rüzgar sesi, kuştu, ağaçtı bakınıyorum.
(Konuyu dağıtacak ek bilgi: Geçen hafta sonu eymire gittim ilk kez bisiklete binmek için. İyi haber, uzmanlar doğru söylüyor, kaç sene geçerse geçsin unutulmuyor bu meret. Kötü haber, hala gidonu bırakıp el çırpamıyorum. Çocukluğumuzda vardı böyle bişey. Gidonu bırakıp kim en çok el çırpacak oyunu oynardık. Ben hep yenilirdim. Bu sefer yarışacak kimse yoktu tabi. Bi de garip geldi kazık kadar kadının bisiklet üstünde el çırpması, deneyemedim. Ama bisiklet üzerindeki duruşumdan anladım ki, yine olsa yine çırpamam. Olsun, hem ne gerek var el çırpmaya, kafam kırmasam yeter bana.)
Neyse, bisikletle eymirde dolaşırken biri durdurdu beni. O da bisikletli. 2 dakka muhabbet ettik, ”seleyi yükselt” falan gibi tavsiyeler veriyor. Ben de bulmuşum bisiklet profesörü ağzım açık dinliyorum. ”Ay çok teşkür ederim, cidden ya...” falan gibi sözlerle adamı destekliyorum. En son ayrılırken, ”ha bu arada, bisiklet göbek eritmez” dedi! O an cadı ruhum henüz uyanmamıştı. Saf saf ”yok ben spor sevmem, aktivite olsun diye biniyorum ben, hoşuma gidiyo, kem küm” falan dedim. Ulen sana ne benim göbeğimden. Hala durup durup bakıyorum, niye özellikle göbeğime laf etti diye. Hayır zayıflatmaz dese o kadar alınmayacam... Var bi patavatsızlık herifte dedim önemsemedim. Ama yine de spor yapmam lazım sanırım, mekik çekeyim bari...
Dün yine aldım bisikletimi, doğru beytepe... Nasıl havalıyım! Kask başımda, terlemeye karşı pek bi özellikli olan bi şey altımda, gözümde gözlük, sırtımda çanta takılıyorum. Gören de sanıyor ki ben şehirden bisikletle geldim, takdir dolu bakışlar üzerimde... Hele güvenlik görevlisi de arkamdan ”hem de kızmış lan” dedi ki keyfim tam yerinde.
Oysa ben arabam ile bilkentten çıktım, beytepenin göbeğine park ettim, bisiklete bindim. Acıcık dolaştım, baktım yoruldum, ”amaaan termosa falan bi kahve koysaydım, şimdi şuralara serilir içerdim” diye geçirdim içimden.
Bu kadar uzağım işte spor olayına. Kahve ne ayol, su içilir böyle durumlarda. Dilin dışarı çıkmış, hala kahve diyorsun. Onu geçtim, araba ile varış noktasına gidip 2 tur atıp, serilsem diye kaytarma moduna geçiyorsun. Bi de başım döndü kondisyonsuzluktan. Böylece etti 2, benim gerçek anlamda spor yapmam lazım.
Bu niyetle sabah 6’da kalktım, yürüyüşümü yaptım. Tam 1 saat. Antalyada dünya kupasında da gazımı almışım, Pazar günü okçuluğa gidecem. Diyorum ki o zamana kadar bisikletle idare ederim, Pazar günü de ok atarım.
Bisikleti indirirken arabadan, elimi burktum sonra. Baktım kahve kupası bile tutamıyorum, en azından bir başka bahara kadar jübilemi yaptım, sporu bıraktım. Ne yapalım kısmet değilmiş, bi de alışmadık dötte don durmazmış.