Bir dolu yorgunluğun üzerine İncek tarafına doğru çevreyolunda gidiyorum, 120-130 ile. En sol şeritte. Yanımda canımcım arkadaşım. Mevzu derin, muhabbet koyu. Birden arkadaşım “Şebnem” diye bağırıyor. Önümde bir araba görüyorum. En sağdaki araba çevreyolunda u dönmeye karar vermiş, tam önümde yolu kesmiş. Sağım boş kaçabilir miyim? Frene asılıyorum, benim oğluşum da öyle üst model bi şey değil ki, ABS falan yok. Kayıyor araba, kayıyor, kayıyor...
Bu sahneyi biliyorum ben. 2000’de yaşadım aynısı. Sonra çekiciler, ambulanslar, polisler... Bir dolu şey üşüşüyor kafama.
Ama bu sefer mesafe daha uzun, üstelik yağmur da yok. Kurtarabilirim. Sağa kırıyorum, ayna falan hak getire. Biri varsa sağımda gireceğiz. Allahtan yok. Sağa kırar kırmaz kıçım atıyor, toplayamıyorum. Birden geçiyorum arabanın arkasından, çarpmadan. Topluyorum arabayı.
Çarpsaydım ne olurduyu düşünüyorum. Sürekli düşünüyorum. Karşı arabanın içinde 4 kişi. Yaşlı başlı insanlar.
Çarpsaydım ne olurdu?
Çarpsaydım ne olurdu?
Çarpsaydım ne olurdu?