Bunaldım işten güçten...
Şöyle bir gezintiye çıksam... Siyah oğlum gezdirse beni. Yolda birilerini gaza getirsem, kapışsak, biraz onlarla oynasam. "Ulen bayan şoför! Geçirtmem olum" deseler de sonra susuverseler. Deli gibi giderken oğlumla, kalmasa hiç bir şey aklımda. Tek düşünebileceğim "bu hızla bu kaputun içinde giderken, tüm dikkatini topla da, başka bir kaputun içine girmeyelim soğuk soğuk" olsa...
Düşün(e)mesem hiçbir şey. Unutsam bir yandan "Beni Hatırla" bangır bangır çalarken.
Ne mümkün!
Kapıda güvenlik, gardiyan misali. Kapıya kartı okutmadan çıkamıyorsun. Herşey kayıt altında. Yarı açık cezaevi gibi yani... Neyse ki plazada değiliz. Sigara için falan odalara kapatmıyorlar bizi. Haksızlık etmeyeyim, hava güzelse pek ses etmezler çimler de yatmamıza (mahkumun havalandırması gibi). Tabldot yemekler, hepsi aynı duvarlar, hepsi aynı masalar, ekranlar... Herkesin masasında birilerinin -genel de sevdiceğinin- fotoğrafı. Cezaevindeki gibi...